1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. RANT DEĞİL SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM
RANT DEĞİL SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM

RANT DEĞİL SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM

RANT DEĞİL SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM

A+A-

Feminist Atölye (FEMA)
(feministatolye2016@gmail.com)

 

Şehirler kasabalar, geçmişten bu yana insani ilişkileri, mimarisi, beraber yaşadığımız hayvanlar ve ekolojik özellikleri ile o bölgenin kültürünü oluşturan ortak yaşam alanlarıdır. Günümüzde çarpık yapılaşma, plansız gelişim, hava-gürültü kirliliği ve doğal kaynakların uygunsuz kullanımı sonucu ekolojiik tahribat hat safhaya ulaşmış olsa da toplumsal direniş ve muhalefet ile farklı bir yaşamı kurgulamak imkansız değildir.

Bölgelerdeki nüfusun ve dolayısı ile taşıt araçlarının artması;  şehirlerin, köylerin dış etkenlere bağlı olarak değişmesine neden oluyor. Örneğin taşıt araçlarındaki artış, doğal alanların ikincil plana atılması ve daha geniş yolların yapılmasına, araç park yerlerinin sayıca çoğalmasına neden oluyor. Doğal alanların yerini, insan eli ile yeniden yapılandırılmış parklar alıyor. Oysa ki yaşam alanlarımızı kurduğumuz şehirleri, köyleri veya kasabaları doğal alanlardan bağımsız düşünmek çok büyük bir yanılgıya düşmek anlamına gelir. Doğayı bir bütün olarak düşünerek, şehirleri de doğanın bir parçası  olarak algılamaya çalışmak bütünlüklü bir ekolojik anlayış kazanmamızı sağlayacak bir anahtardır. Ancak bu sayede, sürdürülebilir bir anlayışla doğaya uygun yaşamaya başlar ve ekonomik çıkarlar uğruna içinde bulunduğumuz doğanın talan edilmesinin önüne geçebiliriz.

Hızlı ve plansız nüfus artışı; beraberinde ulaşım, atık planlanması, mimarı yapılaşma, enerji tüketimi ve ısınma alanlarında sorunların gelişmesine neden olur. Bu durumdan aynı ekolojik alanı paylaştığımız hayvanların da olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Yine hızlı nüfus artışı ile bahçeli evlerin yerini apartmanlar ve beton yığınları almaya başlar. Kısacası, yukarda  bahsedilen kültürel özellikler kaybolmaya başlar.

Sürdürülebilir ekoloji anlayışı, bölgenin kendi öz kaynaklarını koruyarak, kültürel mirasını ve özgün mimarisini bozmadan mümkünlük kazanabilir.

Sermayedarlar ise sürdürülebilir ekolojiden bir haber vaziyette, rant uğruna her türlü tahribatı yapma hakkını kendilerinde görürler. Bölgenin alt yapı sorunu, jeolojik yapısı veya toprak kapasitesi hesaba katılmadan, boş arazi bulundu mu hemen bir bina dikme anlayışı kol gezer. Boş arazi bulunmadıysa da peşkeş için her türlü yol denenir. 

Temroz (Zeytinlik) ve Ayorgi (Karaoğlaoğlu)’de patlak veren imar plansız, çarpık yapılaşma ve ekolojik talana karşı bölgesel bir direnişe dönüşen olaylar bu minvalde gelişti.  Kültürel mirası, yerele özgü mimariyi ve doğayı yok sayan sermayedarlar, gayri-yasal yollara başvurmaktan da geri kalmıyorlar. 

Feminist Atölye olarak sürdürülebilir ekoloji ve yaşamın destekçisi, peşkeşin ve rant uğruna özelleştirmelerin karşısında olacağız. Temroz (Zeytinlik) ve Ayorgi (Karaoğlaoğlu) bölge halklarının haklı direnişinde yanlarındayız.

----------------------------------------------------------------------------------

Mor Kitaplık

 

Kahramanlar Hep Erkek
Yazar: Duygu Asena

Duygu Asena, bu defa öyküler yazdı. 1995'te Hollanda'da yayımlanan kitapta 13 öykü ve bir masal var. Aslında masal, on üçbuçuğuncu öykü. Gerçekten bir masal mı bu? Neden o bir masal da, diğerleri birer öykü? Peki kitabın adı niçin "Kahramanlar Hep Erkek !" ? Yani erkekler kahraman olmayı mı isterler yoksa kahramanlar erkek mi olur? Veya asıl kahramanlar kadınlar mıdır? Evet, kahraman kim? Dahası kahraman olmaya gerek var mı?

 

------------------------------------------------------

Cadı Süpürgesi

Yaşadığımız sözde “modern” toplumlarda; toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması dilimize doladığımız insan hakları, demokrasi, adalet gibi kavramlarda da olduğu gibi altı boşaltılarak siyasi partilerin seçim kitapçıklarına laf ola konan bir husustur. Sorsanız, Kıbrıs’ın kuzeyinde herkes kadın-erkek eşitliğini savunur ve kadınların siyasi temsilinin önünde herhangi bir sorun olmadığını iddia eder. Bunu kanıtlamak için de seçim dönemlerinde 2-3 kadın adayın varlığının arkasına sığınırlar. Sıra hükümeti oluşturmaya, bakanları atamaya gelince özellikle de yeni kurulan UBP-DP hükümetinde olduğu gibi kadın bakan görmek mucizevi sayılır. Bakanları atarken, kadın temsiliyetini görmezden gelen UBP-DP’li yetkilileri süpürgemizle süpürürken, bunun görebileceğimiz son kadınsız kabine olmasını temenni ederiz.
 

-----------------------------------------------------

Malumat-ı Nisvan
 

Infografik Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Kasım, 2015 verilerine göre kadın ve erkekler arasındaki işsizlik oranları;
• Dünya genelinde %6,2 işsiz kadın varken, erkeklerin %5,5’u işsizdir.
• Kuzey Afrika’da kadınların %21’i işsizken, erkekler bu oranın neredeyse sadece yarısı kadar %11 oranında işsizdirler.
• Latin Amerika’da kadınların %10’u işsizken, erkeklerin %7’si işsizdir.
• Arap Emirliklerinde %20’nin üzerinde kadın işsizken, erkeklerin sadece %9’u işsizdir.
• Güney Asya’da %5 işsiz kadın varken, erkeklerin %4’ü işsizdir.
• Kuzey, Güney ve Batı Avrupa’da 1995 yılında yaklaşık %13 işsiz kadın varken, erkeklerin ise %9 u işsizdi. Bu fark 2015 yılında kapanmış ve kadın-erkek işsizlik oranı %10 olarak eşitlenmiştir.
• Merkez ve Batı Asya’da kadınların %10’u ve erkeklerin %9’u işsizdir.

Bu haber toplam 1624 defa okunmuştur
Gaile 366. Sayısı

Gaile 366. Sayısı