1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. CİNSELLİĞİN POLİTİKASINI YAPIYORUZ, SORUN MU VAR?
CİNSELLİĞİN POLİTİKASINI YAPIYORUZ, SORUN MU VAR?

CİNSELLİĞİN POLİTİKASINI YAPIYORUZ, SORUN MU VAR?

CİNSELLİĞİN POLİTİKASINI YAPIYORUZ, SORUN MU VAR?

A+A-

Feminist Atölye
info@feministatolye.org


“Marksizm için emek ne ise, feminizm için de cinsellik odur:
ki bu, en çok bireyin kendisine ait olan şey olsa da,
bireyin elinden alınmıştır.”
Catherine MacKinnon

Cinselliğimizin iktidar tarafından elimizden alındığını hissettiğimiz anlarda, cinselliğin politikasını yapmaya başladık. Bu baskı unsuru başımızda dikilip bize ne yapmamız gerektiğini söyleyen ve elimizden oyuncağımızı alan babamız gibi değildi. Daha sinsice hayatımızın her alanına yayılan, düşüncelerimizin kıvrımlarına işleyen bir virüs gibiydi daha çok. Bedenimize yayılan bu virüs bizi sınırlandırıyor, içimizi kemiriyor ve gitgide yok ediyordu. Feministlerin tarihte ilk defa “özel alanın politika”sını yapmaya başlamasıyla birlikte cinselliğin politikası üzerine düşünmeye ve eylemeye başladık. Kişisel hayatlarımıza nüfuz eden bu düşüncelerle birlikte özel hayatımız artık feminist politikamızın bir parçasıydı. Tabi ki bu beraberinde birçok sorunu, sorgulanması gereken noktaları, çelişkileri ve çalkantıları getirdi.

Her şeye “sahip olmak” üzerinden kurulan varoluşsal düzlemde, erkekler sistematik olarak iktidarlarının devamlılığını sağlıyorlar. Çünkü hep daha fazla şeye sahip olan taraf erkekler ve bizim sahip olduklarımız onlarınınkinin yanında bir hiç gibi. Onlar paranın ve gücün sahibi, biz ev içinin ve ev işlerinin sahipleri… Bizim sahip olduklarımız, onların sahip olduklarını destekleyecek ve daha güçlendirecek cinsten. Aile içinde erkekler kadınların ve çocukların da sahibi. Bu aynı zamanda cinselliğin sahibi olmak anlamına da geliyor. Erkeğin kıskançlığı ve zinası meşru; erkeğin sahipliği üzerinden kurulan “kadın namusu” kavramı ise cinayet sebebi… Ev işini yapmayan, “iyi” anne olamayan bir kadına şiddet uygulamak mübah, ev içinde son söz “aile reisi” olan erkeğin… Sadece evlilikle de bitmiyor. Sevgililik ilişkilerinden iş hayatına, otobüsteki bir anımızdan sokakta yaşananlara kadar erkeğin her alanda iyi/kötü yaptıklarının meşru olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Tabi ki böyle bir dünyada cinsel özgürlük sadece erkeklere atfedilmiş durumda.

Öyle ya biz kadınlara soruyorlar; cinselliğin politikasını yapmak sizin için neden bu kadar önemli diye… Politikanın “önemli” ya da “ciddi” olarak gördüğü alanlar var. Cinsellik konusu bir türlü bu alanlara dahil olamadı. Bunun nedeni bu konunun erkekler için zaten bir sorun teşkil etmemesi olabilir mi acaba? Bu konuyu ciddi politik alana dahil etmeyen erkekler, zaten cinselliklerini hali hazırda özgürce yaşıyorlar. Eşleriyle, sevgilileriyle, fahişelerle ya da bir gece tanıştıkları bir kadınla… Toplumsal algılara göre sınıflandırılan kadınlık halleri, erkeklere cinselliği daha da “özgür” yaşamaları için gerekli ortamı sağlıyor: “Namus timsali kadınlar” ile “namussuz sokak kadınları” arasında yapılan suni ayrım sayesinde erkeklere “seç beğen al” tarzında bir kadın pazarı yaratılmış durumda. Evlilik kurumu ya da tekeşli sevgililik ilişkileri ile namuslu kadını kendi tekelinde tutan ve bir kenara ayıran erkek, bir yandan bu ilişkilerin kaymağından yararlanırken bir yandan da “dışarıdaki” kadınlarla “gönül eğlendiriyor”. Yani anlayacağınız, erkeklerin düzenlediği ve onların avantajına çalışan bu sistemde, erkeğe evlilik içinde her türlü hizmet olduğu gibi aynı zamanda dışarıda devam eden çok eşli cinsel bir özgürlük ortamı da var. Tabi tüm bunların yanında, kadın cinselliği denen şey hep gizli kalması, korunması, saklanması gereken bir olgu olarak yerini almış. Çünkü kadın cinselliğinin kontrolü, erkeklerin kendi özgürlüklerini elde tutabilmeleri, güçlerini kaybetmemeleri ve dolayısıyla erkek egemenliğinin devamı için olmazsa olmaz bir şart! Niye mi? Allah muhafaza düşünsenize bir, kadınlar cinselliği özgürce yaşıyor olsun:

Kadın, erkek gibi çok eşli yaşamaya başlamış. Erkeklerin o özgürce seçme hakkı kayboluyor. Aman tanrım eskiden “namuslu” tanımlanan tüm kadınlar “namussuz” olunca fahişelik kurumu da ortadan kalkarsa? Erkek, sahip çıkmak zorunda olduğu bir kadın namusu kalmayınca, gücünü ne üstünden tanımlayacak, ne olacak erkeğin kahramanlığına ve seçme özgürlüğüne?

Kadının kimle yatıp kalktığı belli değil, bu çocuk kimden? Mülk kime devredilecek? Babalık kurumu ve bu kurumdan gelen yüce güç kaybolmasın sonra?

Kadın, cinselliğini keşfetmeye başlamış. Belki de erkekleri hiç sevmedi, sadece kadınlardan hoşlanıyor. Kadının penis olmadan duyduğu cinsel haz, erkeği çok mu korkutuyor ne? Gücüne mi gidiyor yoksa bu durum? Bir iktidar kaybı olsa gerek bu erkekler için…

Kadın cinselliğini keşfetmeye, gerçek hazlarını tanımlamaya başlamış. Kendi bedenini tanıyan ve tanıdıkça özgürleşen, hayatının öznesi olan bir kadın var karşımızda. Baba-abi-koca erki nasıl da yıkılır değil mi… Üremeden bağımsız bir cinsellik haz anlayışı toplum için büyük bir tehlike olmasın sonra!

Kadın cinselliğini özgürce yaşadığında; cinsellik ile ilgili tabular yok olmaya başlamış, rahatça konuşuluyor. Tam bir kaos… Halbuki sabah kalktığında sadece çalışmayı ve akşam dinlenmeyi planlayan bir işçi güruhuna ihtiyacımız vardı…

Kadın evlenmeyi reddetmiş. Erkeklerin rahatı bozuluyor. Erkek başka nerede kendi sorumluluklarını bu kadar kolay başkasının üstüne yıkabilecek? Bitmek tükenmek bilmeyen ev ve bakım işlerinin nasıl üstesinden gelecek evli olduğu bir kadın olmadan? Ya kadını nasıl kolayca boyunduruğu altına alabilecek?

Kadın aile kurmayı reddetmiş. Çocuklara “temel eğitim” hangi kurumda verilecek? Nerede söz dinlemeyi ve uslu çocuklar olmayı öğrenecekler? Nerede öğrenecekler bu kadar kolay itaat etmeyi, sözden çıkmamayı?

Bu maddeleri uzatmak mümkün ama şu çok net ki, kadının özgürce yaşadığı bir cinsellik bu sistem tarafından istenmiyor ve engelleniyor. Bize neden cinselliği politik alana dahil ediyorsunuz diye sormuştunuz değil mi?!

Cinsellik, doğal düzenin bir parçası olmaktan çıkıp, toplumsal olanın bir parçası olmuş bile!

Cinsellikte kişisel özgürlük ortamı hep erkeğe sağlanırken, kadınlara erkekler tarafından uygulanan sistematik bir baskı var. Söz konusu olan elimizden alınan bir hak olduğundan, kadınların özgür cinsellik hakkını savunması ve farklı alternatifleri hayata geçirmesi politik bir davranış! Yani bu baskıya karşı çıkış, cinselliğin toplumsallığını savunmayı ve bunun politikasını yapmayı gerektiriyor.

Biz hayatlarımızda değiştirdiğimiz pratikler ile karşı bir politika üretiyor ve eril iktidarın sürdürülmesinin temelinde yer alan cinselliği kendi lehimize değiştirmeye çabalıyoruz. Bize yasaklanan her şey adına ve bunlara karşı: Çok eşliyiz, evlenmiyoruz, aileyi reddediyoruz, cinselliği özgür yaşıyoruz, lezbiyeniz, biseksüeliz ya da tüm tanımlamaların dışındayız…

-----------------------------------------------------------------------


Hokka (2014) ‘Cinselliğin Politikasını Yapıyoruz, Sorun Mu Var?’. http://www.mormasaritueli.com/cinselligin-politikasini-yapiyoruz-sorun-mu-var/ . 21 Eylül 2014

Bu haber toplam 1709 defa okunmuştur
Gaile 289. Sayısı

Gaile 289. Sayısı