1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Girne Kalesi müze sergilemeleri
Girne Kalesi müze sergilemeleri

Girne Kalesi müze sergilemeleri

Girne Kalesi müze sergilemeleri

A+A-

 

Tuncer Bağışkan

Girne kalesi 1974 yılından önce Rum askerleri tarafından deniz üssü olarak kullanıldığından, ziyaret edilmesi pek mümkün olmuyordu. Ancak Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nde göreve başladığım 1.Ağustos 1975 tarihinde kalenin odalarında Girne bölgesi kiliselerinden toplanan ikonlar ile diğer arkeolojik eski eserler depolanmış durumdaydı. Bazı odalarda ise 1968-1969 yılları arasında Pensilvanya Üniversitesinden Michael Katzev başkanlığında denizden çıkartılan Helenistik devre ait batık gemi kalıntıları bulunmaktaydı. Girne Kalesinde herhangi bir sergilemenin bulunmadığını değerlendiren zamanın müze idaresi, Michael Katzev ile işbirliği içinde batık gemi müzesinin oluşumunu sağladıktan sonra açılışı 3 Mart 1976 tarihinde gerçekleştirilmişti. Ancak 1980’li yılların başlarında, kalenin depolarında bulunan tarihi değere haiz ikonların çoğunun yerlerine değersiz başka ikonlar konmak suretiyle çalındıklarının fark edilmesi üzerine, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi yıllarca süren bir alabora sürecine girmiş olur.
1995 yılına gelindiğinde, Girne Kalesi’nin bazı odalarında değişik sergilemelerin oluşturulması gereği gündeme gelmişti. Böylece başkanlığımda oluşturulan bir ekip,  tarihi kaynaklar ile kalenin depolarında bulunan malzemeleri incelemekle işe başlar. Bir süre sonra ise kalenin bazı odalarında “Zindan sergilemesi”, “Vrysi Neolitik Yerleşim Yeri sergilemesi”, “Kırnı-Hüsnü Kayası Mezar sergilemesi”, “Lüzinyan Kulesi sergilemesi”, “Geçici sergi ile konferans salonu” ve bilahare “Akdeniz Kral mezarı sergilemesi” gibi sergilemelerin oluşturulmasının mümkün olabileceği görüşüne varılır. Alınan ortak bir kararla canlandırmalarda kullanılacak heykellerin üretimi için heykeltıraş Ahmet Uzunahmet, heykellerin aksesuarları için de Mehmet Refikoğlu ile tiyatro sanatçısı Erol Refikoğlu’yla bir anlaşmaya varılır. Ben ise M.S XV. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Kıbrıslı tarihçi Leontios Machairas’ın “Chronicle” adlı kitabı başta olmak üzere yabancı yayınları inceleyecek, sergileme ile canlandırma yapacak olanları tarihi olaylar hakkında bilgilendirecek ve bugünkü yazımda kullandığım bilgileri içeren sergi broşürünü de yayına hazırlayacaktım. Böylece yaklaşık bir yıl süren çalışmalar sonucu düzenlenen bazı seksiyonlar 27.Temmuz.1996 tarihinde gerçekleştirilen resmi bir törenle ziyarete açılmış olur. 

GİRNE KALESİ ZİNDANLARI

Lüzinyan dönemine ait yer altı zindanları kalenin batısında yer almakta olup kuzey-güney yönüne uzanmaktadır. Zemin katın girişindeki zindancı odasının kuzey ile güneyindeki birer kapı geçidinden, içlerinde “SCUTELLA” olarak bilinen kuyu şeklinde yer altı hücreleri bulunan zindan odalarına ulaşılmaktadır. Yazılı kaynaklarda zindanlardaki hücrelerin 10 X 7 ayak ebadında oldukları, bazı soyluların hizmetkarlarıyla birlikte bu hücrelere atıldıkları ve bu hücrelerin yer seviyesinin çok altında oldukları kayıtlıdır. Bu hücrelerin üst kısımları ise, belli aralıklarla yan yana yerleştirilen kalaslardan yapılmış bir kapakla kapalı durumdaydı.

ORTAÇAĞDA SUÇ İŞLEYEN SOYLULARIN CEZALANDIRILMA YÖNTEMLERİ

Suçlu görülen soylular adi suçlular gibi geniş koruma önlemleriyle elleri önlerinde bağlı, kuşakları çıkartılmış, yalınayak ve başları açık bir şekilde tek hücreli zindanlara atılırlardı. Bu zindanlar karanlık ve korkunçtu. Buraya atılan mahkûmlara suçlarını itiraf edinceye kadar çeşitli işkenceler yapılırdı. İşlenen suçların saptanması ve ceza verme yetkisi Kral ile Baronların temsil edildiği Lefkoşa Kraliyet Sarayındaki “Haute Cour” adlı Yüksek Mahkemeye aitti. Mahkeme tarafından suçlu bulunanlar savunmaları dahi alınmadan, darağacında asılma, hançerlenerek öldürülme, kafası kesilme, dört parçaya ayrılma ve suda boğulma gibi cezalara çarptırılırlardı. Ayrıca Kral Hugh IV’ün, çocukları Peter I ile John’u Girne kalesi zindanlarına attırdığı ve çocukların mürebbiyeleri olan Sir John Lombard’ın elleri ile ayakları kestirdikten sonra darağacına asıldığı bilgileri de edinilmektedir.
Ancak Lüzinyan kralları halkı aşırı derecede tahrik edip kötü bir imaj yaratmamak için mahkûm edilen soylular ile şövalyelerin unutulmalarını; açlık ve çeşitli işkencelerle zindanlarda ölmelerini tercih ederlerdi. Soyluların zindanlardaki küçük hücrelerde aç bırakılmak suretiyle ölmelerinin sağlanması sıkça uygulanan bir ceza şekliydi.

GİRNE KALESİ ZİNDANLARINA HAPSEDİLEN SOYLULAR

Girne Kalesi zindanlarının ilk soylu konuklarının Kıbrıs Kralı İsaac Comnen’in karısı ile kızı (Ermenistanlı Thoros II) olduğu sanılmaktadır. Aslan Yürekli Richard’ın 1191 yılında Kıbrıs’ı almaya karar vermesi üzerine, kalenin emin bir yer olması itibarıyla, Kıbrıs’ın Bizans valisi İsaac Comnen karısı ile kızını buraya göndermişti. Ancak kalenin Guy de Lusignan tarafından alınması üzerine ikisi de burada tutsak edilir.
1232 yılında Kral Henry I’in karısı Kraliçe Alix de Montrerrat da Girne Kalesi’ne hapsedilmiş ve burada ölmüştü. Özellikle kral Henry II’nin Kıbrıs krallığını yeniden yapılandırmak için Kıbrıs’a geldiği 26.8.1310 tarihinden itibaren kalenin zindanları kraliyet ailesi mensupları ve şövalyelerle dolup taşmıştı. Zindanlarda ölen soyluların iğrenç görünümlü kokuşmuş cesetleri esirler tarafından bir halı üzerinde kalenin dışına taşınıp oradaki Aziz Antonio Kilisesi’ne gömülürdü. Kral Henry II döneminde kalenin zindanlarına atılan ve çoğunluğu bu zindanlarda ölen soylulardan sadece Jaffa Kontu, Gallilee Prensi, Kıbrıs Saray Nazırı (constable), Hugh d’İbelin, Walter de Bessan, John d’İbelin, Peristeronalı Hugh, Hugh, Philip d’İbelin ve Marşal Ayme d’Oselier’in adları bilinmektedir.

KIBRIS KRALI PETER I’İN METRESİ JOANNA L’ALEMAN CANLANDIRMASI

Zindancı odasının kuzeyindeki zindan odasında kraliçe Aragonlu Elenor’un kuyu hücreye attırdığı Kıbrıs kralı Peter I’in metresi Joanna L’ Aleman canlandırılmıştır. Yazılı eski kaynaklara göre, kral Peter I’in Kıbrıs’ta olmadığı 1367/68 yıllarının kış mevsiminde, kraldan sekiz aylık hamile olan Joanna L’Aleman’a çocuğunu düşürmesi için kraliçe Elenor’un emriyle çeşitli işkenceler yapılır. Döl yatağı üzerine konan havan ile el değirmenlerinde tuz kırılıp un öğütülür. Çocuğun ana rahminden düşmemesi üzerine normal doğum gerçekleştikten sonra Lefkoşa’dan alınıp Girne Kalesi zindanlarındaki hücreye kanlı elbiseleriyle atılır. Kraliçenin emriyle yedi gün süreyle kale komutanı tarafından her şeyden mahrum edilir. Ancak bu sürenin sonunda kale komutanı görevinden alınıp yerine Joanna’nın akrabası olan Sir Luke of Antiauna getirilir. Böylece Joanna’nın yiyecekleri ile içeceklerinin yanı sıra zindan şartları da iyileştirilir; yer altı hücresinin içi bir kamış boyunda toprakla doldurulur, hücre zeminine tahta çakılır ve yatağı için kendisine bir örtü verilir. Kraliçe Elenor kocasından korktuğu için bir süre sonra Joanna’yı bu zindandan çıkartıp Santa Clara Rahibe Manastırı’na gönderir. Ancak Kralın Kıbrıs’a dönmesi üzerine Joanna’nın yeniden sarayda görevlendirildiği bilgileri edinilmektedir.

ŞÖVALYE JOHN VİSCONTİ CANLANDIRMASI

Zindancı odasının güneyindeki zindanda duvara zincirlenmiş bir Memluk askerinden ayrı olarak bir işkence çarkı canlandırılmıştır. Bu odadaki kuyu hücrede ise 1368 yılında Kral Peter I’in emriyle tutsak edilen Şövalye John Visconti canlandırılmıştır. Yazılı kaynaklara göre, Kral Peter I’in sadık bir dostu ve iyi bir insan olan Visconti, kralın yurtdışına gitmeye karar vermesi üzerine kraliyet sarayını korumakla görevlendirilmişti. Ancak eşinin Kıbrıs’ta bulunmayışını fırsat bilen kraliçe Elenor, Roucha Kontu John de Morphou ile gönül ilişkisine girer. Yayılan dedikodular üzerine şövalye Viscont durumu bir mektupla krala bildirir. Ancak adil olmayan bir yargılamayla kraliçeye iftira etmekten suçlu bulunarak Girne Kalesi zindanlarındaki kuyu hücreye atılır. Burada yaklaşık bir yıl kaldıktan sonra, ölünceye kadar aç bırakılma cezasına çarptırıldığı Bufavento Kalesi’ne nakledilir.

KIRNI-HÜSNÜ KAYASI ANTİK MEZAR CANLANDIRMASI

Girne Kalesinin doğusundaki muhafız odalarının kuzey ucunda bulunan odada, 13.10.1992  – 5.11.1992 tarihleri arasında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi adına Girne kazasına bağlı Kırnı köyü Hüsnü Kayası Cemelönü mevkiindeki mezarlık alanında başkanlığımda gerçekleştirilen kurtarma kazısında açığa çıkan 132 adet eski eser ile mezar sergilemesi canlandırılmıştır. Üç odalı olan mezarda açığa çıkan eski eserlerin incelenmesi sonucu mezarlık alanının Eski Tunç Devri’nin sonundan başlayarak Orta Tunç Devri’nin başına kadar (M.Ö 2075 – 1725) kullanıldığı ve 350 yıllık sürede en az üç kez ölü gömme amacıyla açılıp kapandığı görüşüne varılmıştır. Ölülerin öte dünyada kullanmaları için mezara konan araç gereçler, Lapta, Karmi, Vasilya, Denya, Vounos, Dikomo’daki Mavro Nero, Ay. Paraskevi, Alambra, Dali, Arpera, Kurium ve Mesarya mezarlık buluntularıyla benzer oldukları saptanmıştır. Ayrıca bu yerlerde yaşayanların, Mısır, Filistin, Girit ve Anadolu’nun çeşitli merkezleriyle ekonomik ve kültürel ilişki içinde oldukları da belirlenmiştir. Geçtiğimiz yıllarda ise bu mezarlık alanının kuzeydoğu bitişiğindeki Çallı Beleng mezkinde Orta Tunç devrinin sonu ile Geç Tunç devrinin başlarına (M.Ö XVII-XV. Yüzyıl) tarihlenen Kırnı Kalesi tespit edilmiştir.

VRYSİ NEOLİTİK YERLEŞİM YENİ CANLANDIRMASI

Kaledeki bir diğer muhafız odasında ise, Girne’nin yaklaşık 10 km (altı buçuk mil) doğrusunda denize uzanan küçük bir burun üzerinde yer alan Ay-Epiktitos-Vrysi neolitik köy yerleşim yerine ait canlandırmalar ve burada ele geçen bazı buluntular sergilenmektedir. Büyük bir bölümü halen toprak altında bulunan yerleşim yerinin 575 metre karelik batı kısmı, 1969-1974 yılları arasında Glasgow ile Birmingham Üniversiteleri adına Prof. Dr. E. Peltenburg tarafından gerçekleştirilen kazılarla açığa çıkarılmıştır. Elde geçen buluntulara dayanılarak yerleşim yerinin M.Ö 4410-3750 yılları arsında iskan amacıyla kullanıldı tespitinde bulunulmuştur.  
İnsan eliyle veya doğal olarak açılan çukurlar içine inşa edilen köy evleri genellikle yer seviyesinin altında yer almaktadır. Bunun nedeni ise, kötü iklim şartlarından korunma ve deniz ile karadan gelebilecek yabancılardan saklanma şeklinde yorumlanmaktadır.
Kazılarında genellikle tek odalı toplam 17 ev açığa çıkmıştır. Bitişik nizamda yapılan bu evlerin aralarında dar geçitler bulunmaktadır. Evler yaklaşık yuvarlak veya oval planlıdır. Buraya yapılan ilk yerleşim yerini korumak amacıyla güneyine bir duvar inşa edilmiş, çevresine ise 4.50 metre derinlik ile 7 metre genişlikte bir de hendek kazılmıştır.
Kazılar sırasında bol miktarda seramik kırıkları, taş lambalar, öğütme taşları, bileyiciler, taş baltalar, yonga taş artıkları, çakmak taşı ile Obsidyen’den yapılmış aletler, kemik iğneler ve ağırlık taşları bulunmuştur. Fauna kalıntıları arasında koyun, keçi, domuz, geyik ve köpek kemiklerine rastlanmıştır.  Kazıda bulunan Obsidyen taşların Kıbrıs’ın doğal yapısında bulunmaması ve pikrolit taşların da daha çok Trodos Dağları’nda görülmesi itibarıyla, Vrysi insanlarının yurtiçi ile yurtdışındaki yerleşim birimleriyle doğrudan veya dolaylı ilişki içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Ele geçen buluntulara dayanılarak köyde yaşayan insanların hayvancılık, avcılık, balıkçılık ve özellikle de tarımla uğraştıkları saptamasında bulunulmuştur.

AKDENİZ MEZAR KAZISI CANLANDIRMASI

Lüzinyan dönemi muhafız odalarının üst katındaki iki ayrı odada, 16-26/12/1986 ile 2-7/2/1987 tarihleri arasında Akdeniz köyü Paleokastro bölgesinin Sandıklı Taş mevkiideki kum taşına oyulmuş bir oda mezarda başkanlığımdaki bir heyet tarafından gerçekleştirilen kurtarma kazında bulunan eski eserler sergilenmektedir. Zengin buluntular vermesi itibarıyla Kral mezarı olarak tanımlanan bu mezar üç ay süreyle talan edilmiş olmasına karşın içinde pişmiş toprak çanak çömlekler, kandiller, cam eşyalar, değişik devirlere ait bakır sikkeler, bakır takılar ile aksesuarlar, 53 adet altın küpe, I adet altın yüzük, kolye boncukları ve diğer buluntulara rastlanmıştır. Kazıda ele geçe zengin buluntulara dayanılarak mezarın Helenistik (M.Ö. III.-II.y.y.) dönemden başlayarak M.S.631/2 yılına kadar yaklaşık 900 yıl süreyle ölü gömme amaçlarıyla kullanıldığı anlaşılmıştır.

GİRNE KALESİNE HAPSEDİLEN KALEBENDLER SERGİLEMESİ

Girne Kalesi iç avlusunun kuzeyinde bulunan iki katlı zindan odaları, 1’inci Dünya savaşı sırasında İngiliz Sömürge İdaresi tarafından inşa edilmişlerdir. Son yıllarda kalenin kuzeydoğu burcunun girişinde bulunan odalardan bir tanesinde “I. Dünya Savaşı Kalebentleri sergilemesi” düzenlenmesi isabetli bir karar olmuştur. Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşında Almanya’nın safında savaşa katılması, Kıbrıs’a hakim olan İngiltere’nin bazı önlemler almasını gündeme getirmişti. Bu vesileyle Kurtuluş Savaşına destek veren Kıbrıslı Türklerin sindirilmesi amacıyla toplumun ileri gelenlerinden bazıları tutuklanarak Girne Kalesi’ne kalebent olarak hapsedilmişlerdi. Bu amaçla kalenin kuzeyine inşa edilen hapishane odalarında yaklaşık 2 ½ yıl kalebent olarak tutuklu kalan toplumun ileri gelenleri arasında Dr. Hüseyin Behiç, Hasan Karabardak, Dr. Esad, Mağusalı Mehmet Naim Adil Efeni, Giritli Hasan Hüseyin Kaptan ile arkadaşları, Limasollu Ahmet Çavuş Osmancık (kardeşi Osman ve oğlu Ali), İskeleli Kenanlar diye bilinen kardeşler (Raşit, Kamil, Said ve Hasan Efendiler), Kormacit Golya Çiftliği sahibi Ahmet Sadrazam, Bilelyeli Küçük Hacı Hüseyin, Mağusalı Hoca Mustafa Efendi ve Kaleburnu köyünden Abdullah Havaca ile köyün muhtarı Şevket Yakup’un düzenledikleri bir komplo sonucu hiç yoktan tutuklanan Kaleburnulu Ali Efendi Hüseyin Babaliki bulunmaktaydı. Odadaki sergilemede bugüne kadar saptanabilen kalebentlerin fotoğrafları ile özgeçmişleri yer almaktadır.

Bu haber toplam 16826 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 123. Sayısı

Adres Kıbrıs 123. Sayısı