1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “% 40.5 yerine % 34.5 maaş artışı”
“% 40.5 yerine % 34.5 maaş artışı”

“% 40.5 yerine % 34.5 maaş artışı”

YENİDÜZEN’e konuşan Maliye Bakanı Serdar Denktaş, kamuda maaşlara yapılan ‘hayat pahalılığı artışı’ konusuna açıklık getirdi, “% 6 kesinti yaptık” dedi, nedenini anlattı

A+A-

 Ödül Aşık Ülker

Maliye Bakanı Serdar Denktaş, kamuda maaşlara yansıtılan hayat pahalılığı artışı ile ilgili açıklamalarda bulundu,  “2018’in toplam hayat pahalılığı %40.5 öngörülüyor. Bunun 34.5’i Ocak maaşlarına yansıyacak yani 6 puanlık bir kısıtlama yapıyoruz” dedi.

Denktaş, “6 puan eksik bir ödeme olacak” diyerek nedenlerini açıkladı,  “Bunun en önemli sebebi, 40.5’i verdiğimizde belediyeler, BRT gibi devlete bağlı, özerk bütçeli kurumların bütçe yapma hakkını bile ellerinden almış oluruz. Çünkü gelirlerini o kadar artırmaları mümkün değil. Kamu bütçesinden aktarma yapmamız da mümkün değil” dedi.

UBP’ye sert sözler: “Halkın başına topuz”

Maliye Bakanı Serdar Denktaş, UBP’nin hükümetin görevini yapmasını engellediğini, halkın zamanını çaldığını belirtti.

Geçen hafta meclis genel kurulunun toplanamamasının “nisap değil toplanamama sorunu” olduğunu söyleyen Denktaş, meclisten biri UBP milletvekili olmak üzere üç milletvekilinin UBP’nin de imzasıyla yurtdışına gittiğini anlattı. Denktaş, “Kendi imzaladıkları, karar verdikleri konuda ‘koltuk değneği olmayız’ diye açıklama yaptılar. Göz göre göre vatandaşa yanlış algı yaratmaya çalışıyorlar. Muhtemelen kongre çalışmaları nedeniyle, oy toplama, oy avcılığı yapma nedeniyle mecliste vakit harcamak istemiyorlar, bunu da bahane buldular. Bu halkımıza yapılan bir eziyettir aslında, bize değil” diye konuştu.

Denktaş, şunları söyledi:

“Ana muhalefet bizim görevimizi yapmamızı engelliyor, zamanımızı çalıyor, bizden ziyade halkın zamanını çalıyor. Koltuk değneği olmak ne demek, insanların başına topuz oldunuz. O nedenle nisap sorunumuz yoktur, mesele toplanma sorunudur. Muhalefet bunu kullanmak istemiştir ama yanlış bir zamanda yanlış bir tutum içindedirler. Yanlış zaman çünkü ülke bir ekonomik krizden geçmektedir ve birbirimize sarılmamız gereken bir dönemden geçerken kamplaşma yaratmak kendilerine siyaseten oy kaydırabilir ama ülkeye ve insanımıza çok şey kaybettirir. Bunun farkına vardıkları gün memlekette çok şey değişecek. Hükümet 27 kişi, 3 kişi yurtdışında görevli, sayı 24’e inince elbette toplanamayız. Alternatif ne? 26lı hükümet, birinin ayağı kaydı, gene toplanamazsın. Neyi düzelteceksin?”

“Bunun en önemli sebebi, 40.5’i verdiğimizde belediyeler, BRT gibi devlete bağlı, özerk bütçeli kurumların bütçe yapma hakkını bile ellerinden almış oluruz. Çünkü gelirlerini o kadar artırmaları mümkün değil. Kamu bütçesinden aktarma yapmamız da mümkün değil.

 

“Hayat pahalılığında 6 puan eksik bir ödeme olacak”

  • Soru: Sendikalarla hayat pahalılığı hakkında bir basın toplantısı yaptınız. Ekim-Kasım-Aralık hayat pahalılığının yansıtılmaması ve %20 hayat pahalılığı verileceğini söylediniz. Sendikalar bunu kabul etmeyeceklerini açıkladılar, tepkilerini ortaya koydular. Bundan sonra neler olacak?
  • Denktaş: 2018’in toplam hayat pahalılığı %40.5 öngörülüyor. Bunun 34.5’i Ocak maaşlarına yansıyacak yani 6 puanlık bir kısıtlama yapıyoruz. Bunun en önemli sebebi, 40.5’i verdiğimizde belediyeler, BRT gibi devlete bağlı, özerk bütçeli kurumların bütçe yapma hakkını bile ellerinden almış oluruz. Çünkü gelirlerini o kadar artırmaları mümkün değil. Kamu bütçesinden aktarma yapmamız da mümkün değil. Bunu sendikalara izah ettim, 6 puan eksik bir ödeme olacak. Şu anda 40.5 öngörülen rakam daha aşağı da düşebilir, daha yukarı da çıkabilir. İlk 9 ayda hayat pahalılığı %39.88’dir. İkinci yarının ilk üç ayında hayat pahalılığı 19.88 belirlendi. Maliye olarak bizim düşüncemiz bunu 15 ile kısıtlamaktı ama 19.88 halihazırda gerçekleşmiş rakamdır. Biz de “bunu yansıtalım ama Ekim, Kasım, Aralık aylarını yansıtmayalım” dedik. 19.88’i 20’ye tamamladık ve Temmuz’da verilen 12.2 eklendiğinde, toplanırsa 32 gibi görünür ama eklenirse 34.5 olur. Yani brüt maaşlara %34.5 eklenecek, Ocak 2018 maaşlarından %34.5 fazlası verilmiş olacak.

 “Bunu sendikalara izah ettim, 6 puan eksik bir ödeme olacak. Şu anda 40.5 öngörülen rakam daha aşağı da düşebilir, daha yukarı da çıkabilir. İlk 9 ayda hayat pahalılığı %39.88’dir. İkinci yarının ilk üç ayında hayat pahalılığı 19.88 belirlendi”

 

Vergi dilimlerinde düzenleme...

Bunu yaparken makas açılacak. Bunun önüne geçmek için vergi dilimlerinde düzenleme yaparak, alt basamaktaki çalışanların eline net olarak daha fazla para geçmesini sağlamayı düşündük. Brüt aynı kalacak ama net olarak ellerine geçecek rakam daha fazla olacak. 8 yıllık bir memur ile bir müsteşar şu anda aynı vergi dilimi içerisine girmektedir. Bunu ortadan kaldırmak için alt basamakların vergi dilimlerini düzenliyoruz, dolayısıyla ellerine daha fazla nakit geçecek ama brütlerinde bir değişiklik olmayacak.

“Maliye olarak bizim düşüncemiz bunu 15 ile kısıtlamaktı ama 19.88 halihazırda gerçekleşmiş rakamdır. Biz de ‘bunu yansıtalım ama Ekim, Kasım, Aralık aylarını yansıtmayalım’ dedik. 19.88’i 20’ye tamamladık ve Temmuz’da verilen 12.2 eklendiğinde, toplanırsa 32 gibi görünür ama eklenirse 34.5 olur.

 

“Kanun hükmünde kararname ile yapacağız”

  • Soru: Sendikalar bunu kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Hükümetin Ekim, Kasım, Aralık hayat pahalılığını maaşlara yansıtmaması yasal mıdır?
  • Denktaş: Yasal değişiklik yapıyoruz ki bunun yasal olmasını sağlayacağız. Kanun hükmünde kararname ile bunu yapacağız ve bunun önünde yasal bir engel olmayacak. Geçmişte bunlar yapıldı, geçmişte hayat pahalılığının üzerinde de verildi. Sendikalar da yoktan yonga yaratamayacağımı bilecek. Bu tasarruf değildir, giderlerden bir azaltmadır ama bütçenin %81’i maaş nitelikli harcama ise, yapacak başka bir şeyim yoktur. Belediyeleri, kurum çalışanlarını da düşünmem lazım. Bunların maaşsız kalmasını kabullenip “ben sadece memur devletiyim, sadece memurdan sorumluyum, memura bütününü veririm, diğerleri benim umurumda değil” gibi bir yaklaşım içerisine ben giremem. Sendikalar giriyorsa, çıkıp açıklasınlar ama ben giremem. Böylesi bir ekonomik sıkıntı içinde bu, almak zorunda olduğumuz bir önlemdir. Eylem haklarıdır, yapacaklarsa yapacaklar ama bu bir şeyi değiştirmeyecek.

 

  • Soru: Kamu olanaklarını eşit yayma, dağıtma konusunu hükümet dile getiriyor. Çalışma Bakanı Çeler de özel sektör çalışanlarına maaş desteği açıklaması yaptı...
  • Denktaş: Maaş desteği konusu tartışılacak bir konudur, henüz karara bağlanmamıştır.

 

“Bu dönemi bu şekilde aşacağız, başka yolu yoktur”

  • Soru: Hayat pahalılığı konusunda bir kısıtlama yapıp, diğer taraftan da özel sektöre böyle ek ödenek verme konuları kamu kaynaklarını eşit dağıtma siyasetinin bir parçası mıdır?
  • Denktaş: Eğer belediyeler bütçesini bile hazırlayamayacak durumdaysa ve çalışanlarını ödeyemeyecekse, bu durum memlekete bambaşka bir kaos yaratır. Onları da düşünerek bizim belli dengeleri korumak zorunluluğumuz var. Bütün bunları açık açık sendikalara anlattım. Ben kendilerine “bunu zaten kabul etmenizi beklemiyorum, size sadece bilgi vermek için çağırdık, durum budur ve bunu yapmak zorundayız” dedik. Bana tepki olarak “bunun doğuracağı kaosu göze alıyor musunuz” dediler, ben de “belediyeler vs, diğer doğuracağı kaostan en azından daha az acıtacak beni çünkü diğer şekilde öbürleri işlerini kaybetme ile karşı karşıya kalacaklar” dedim. Bu rakama rağmen belediyeler yine sıkıntılı olacak ama altından kalkabilecek bir durumları da mümkündür. Bu dönemi bu şekilde aşacağız, başka yolu yoktur. İleride ekonomimiz çok daha rahat bir noktaya gelir, yine artı bütçe hazırlayabileceğimiz bir noktaya ulaşırsak, hayat pahalılığının üzerinde ödenek verilebilir, başka önlemler alınır, bu sonraki iştir ama bugün içinden geçtiğimiz durumda, gelecek yılı az zararla atlatabilmek için bir takım önlemler alma zorunluluğumuz vardır. Sendikalar bunu anlamak durumundadır.
    Ülkede diğerine göre daha az sıkıntı çeken kamu çalışanlarıdır, en azından düzgün bir maaşları vardır ve düzenli ödenmektedir. Ama özel sektörde, belediyelerde, kurumlarda çalışanların durumu aynı değil. Göze almamı istedikleri bütün bunların batmasıysa ben onu göze almayacağım, alamam, kim olsa alamaz.
     
  • Soru: Hayat pahalılığı konusunu bahane edip, kaos ortamı yaratıp hükümetle ilgili sıkıntı yaratmaya çalıştığınız da iddia ediliyor...
  • Denktaş: Ben bu konuyu sendikalarla konuşurken, hükümet ortakları 4 partinin de temsilcisi oradaydı, birlikte açıkladık. Bu hükümetin müşterek kararıdır, dolayısıyla bundan bir kaos çıkmaz. Böyle yorum yapanlar ümit içinde iktidarı bekleyenlerdir. “Yeniden iktidar” diye reklam verip parti başkanlığına adaylık koyduğunu açıklayanlardır. Böyle oyunlarla bu dönemde vatandaşın aklını bulandırmasınlar.
     
  • Soru: “İleride artı bütçelerimiz olduğunda” dediniz, 2019 yılının da zor bir yıl olacağını söylüyorsunuz...
  • Denktaş: Geçen sene 2018’i hazırlarken denk bütçe yaratmıştık. Bu yıl ümidimiz artı bütçe yaratmaktı ve başaracaktık ama öngörümüzde olmayan, hesapta olmayan krizlerin çıkmasıyla bu ters döndü. Yeniden aynı noktayı yakalayamayacağız diye bir şey yok ve yakalayacağız. Ondan eminim.

“Başaracağız”

  • Soru: 2019’da halkı ne bekler?
  • Denktaş: Çok bir şey beklemez, hayat kendi kendisini ayarlayacak. Zorluk daha fazla hükmedenler içindir, bizim içindir. Bütçenin hazırlanmasından sonra öngöreceğimiz gelirleri toplayabilmek, giderleri öngördüğümüz şekilde kısıtlı tutabilmek... Zorluk bizim yaşayacağımız zorluktur. Vatandaşa bunun bir kısmı yansıyacaktır ama az kısmı yansıyacaktır. Hayat da kendini dengeleyecek ve buna uyum sağlayan bir şekilde devam edecektir.
    2020’ye yönelik öngörüm, bu yıl başlamadan önceki öngörümden çok daha umutludur, çok daha güzel olacağından eminim. Önümüzde 14 ay var. Gerçekten refaha ulaşmak, ayaklarımız üzerinde duran bir ekonomik yapı istiyorsak, böylesi dönemlerde biraz sıkıntı çekeceğimizi de bileceğiz, bunun başka yolu yok ve başaracağız.

“13. maaşlar tehlikede değil”

  • Soru: 13. maaşlar tehlikede mi?
  • Denktaş: Hayır değil, öyle bir tehlike yok. Biz hesabımızı yaparak gidiyoruz, öyle bir sıkıntımız yok. Yan ödemelerde yaşanan sıkıntıların ana nedeni de, Türkiye’den henüz bütçe içinde var olan rakamların düzgün bir şekilde akmamasındadır. O akış başladığında zaten çok daha rahat bir noktaya varacağız. Her şeyi kendi gelirlerimizle yapmaya çalışıyoruz, Türkiye kaynaklı müteahhit ödemelerini de yavaş yavaş başlattık, kendi kaynaklarımızla yapıyoruz. Gelecek olan kaynak bizim bunlar için harcadığımız yerlere yerleşecek.

Teknik kurul haftaya gelecek...

  • Soru: Bu akışın düzene girmesi konusunda bir zaman öngörünüz var mı?
  • Denktaş: Önümüzdeki hafta teknik kurulun gelmesi gündeme gelecek, daveti yaptık. Önümüzdeki hafta sanırım gelirler. O teknik görüşmeler bittikten sonra para akışı başlar diye düşünüyoruz.

“Mecliste vakit harcamak istemiyorlar”

  • Soru: Mecliste nisap sorunu yaşanıyor. Bazı milletvekilleri yurtdışında, muhalefet de genel kurula girmiyor...
  • Denktaş: Nisap sorunu yaşamıyoruz. Danışma Kurulu kararıyla, ana muhalefet partisinin de imzasıyla, biri de ana muhalefet partisinden olmak üzere 3 arkadaşımızı yurtdışında iki toplantıya gönderdik. Yıllardan beridir katılmakta olduğumuz, oturup konuşabildiğimiz iki yer. Avrupa Parlamentolar Birliği’ne normalde mecliste temsiliyeti bulunan her partiden bir kişi giderdi yani bugünkü durumda 6 temsilci gitmesi gerekirken, tasarruf için iki toplantıya 3 kişi gönderdik. Bunun altında da ana muhalefet partisinin imzası vardır. 3 arkadaşımız ve başbakan yardımcımız Ankara’da bir toplantıya katılmak üzere gitmek durumunda kalınca, 4 eksik oldu. “4 eksiğimiz var, gelin toplanalım, isterseniz bir hafta sonraya erteleyelim, bir hafta sonra görüşelim” dedik ama onu dahi yapmadılar. “Kendi imzaladıkları, karar verdikleri konuda ‘koltuk değneği olmayız’ diye açıklama yaptılar. Göz göre göre vatandaşa yanlış algı yaratmaya çalışıyorlar. Muhtemelen kongre çalışmaları nedeniyle, oy toplama, oy avcılığı yapma nedeniyle mecliste vakit harcamak istemiyorlar, bunu da bahane buldular. Bu halkımıza yapılan bir eziyettir aslında, bize değil. Biz meclise 3 gün üst üste gitmek zorunda kaldık, bakanlıktaki işlerimizi bıraktık, burada sivil toplum örgütleriyle yapacağımız görüşmeleri ertelemek zorunda kaldık. Neticede bu arkadaşlar Çarşamba gün yine aynı şekilde davranınca, DP milletvekilleri olarak pazartesine kadar katılmayacağımızı söyledik.

“Alternatif ne?”

 Ana muhalefet bizim görevimizi yapmamızı engelliyor, zamanımızı çalıyor, bizden ziyade halkın zamanını çalıyor. Koltuk değneği olmak ne demek, insanların başına topuz oldunuz.  O nedenle nisap sorunumuz yoktur, mesele toplanma sorunudur. Muhalefet bunu kullanmak istemiştir ama yanlış bir zamanda yanlış bir tutum içindedirler. Yanlış zaman çünkü ülke bir ekonomik krizden geçmektedir ve birbirimize sarılmamız gereken bir dönemden geçerken kamplaşma yaratmak kendilerine siyaseten oy kaydırabilir ama ülkeye ve insanımıza çok şey kaybettirir. Bunun farkına vardıkları gün memlekette çok şey değişecek.

 Hükümet 27 kişi, 3 kişi yurtdışında görevli, sayı 24’e inince elbette toplanamayız. Alternatif ne? 26lı hükümet, birinin ayağı kaydı, gene toplanamazsın. Neyi düzelteceksin?

UBP ile hükümet...

  • Soru: UBP kurultayı sonrasında parti başkanının değişmesi UBP ile bir hükümet kurmaya farklı bakmanızı sağlamaz yani...
  • Denktaş: Bu kriz dönemi, ayrılmak istesek bile, bizi bu hükümetle hareket etmeye mecbur eder çünkü böylesi bir dönemde yeni hükümet demek en az 6 aylık kayıp demektir. Bürokratların değişmesi, nezaket ziyaretleri... Öyle bir lüksümüz yok. Benim gözümde böyle bir dönemde hükümet değişikliği için uğraşmak vatan hainliği ile eşdeğerdir. Diğer partiler adına konuşamam, ben kendi partim adına konuşurum. Diğer 3 partiden biri “ben bu yükü kaldıramıyorum” derse yapacak bir şey yok. Ama bizim açımızdan böyle bir yaklaşım söz konusu değil.

“%20’den toplayıp, %80’e paylaştırıyorum”

  • Soru: Tüm kesimlerin fedakarlık yapmadığı, hatta alınan tedbirlerden bazı kesimlerin hiç etkilenmediği yönünde de hükümete eleştiriler var...
  • Denktaş: İyice anlaşılması gerekir ki, yıllardan beridir ilk defa kendi kaynaklarımızla harcamaları karşılamaktayız. Kendi kaynaklarımız sermaye grubu deyip düşman diye gördükleri yerlerden aldığımız vergilerdir. O vergilerle bütün memuru ödüyoruz. Memur, “benden kesilen vergilerle ödenir” diyebilir ama öyle değil çünkü ben onu vermiyorum, o hesabın içinde yoktur. Onu kağıt üstünde bir kenara koyuyorum ama benim nakit anlamda orada bir artım yoktur. Benim artım dıştan topladığımdır. Dıştan topladığım kimdir? İşadamıdır, turizmcidir, gazinolardır, ticaretle uğraşan kesimlerdir, günün sonunda vatandaştır. Benim verdiğim maaştan yapılan harcamadan topladığım katma değer vergisidir, ithalatta aldığım katma değer vergisi, stopaj vesairedir. Bütün bu topladıklarımın yekünüyle ödüyorum kamuyu da. Bir anlamda %20’den toplayıp, %80’e paylaştırıyorum. Bu denge tamam değil. Yıllarca Türkiye’den para istendi, para geldi, maaşların ödenmesinde bir sıkıntı yaratılmadı. Bu arada sermaye gruplarımız da güçlenmeye başladı, daha da güçlenmeleri gerekir, hele çözüm olacaksa, istenildiği şekilde, o zaman çok daha güçlü işadamlarına, sermaye gruplarına da ihtiyacımız vardır. Ama hep sermeye grupları, işadamları “düşman”, “kan emici”. Aslında artık farkına varmalıyız ki onlardan topladıklarımızla biz kendi harcamalarımızı yapmaktayız. Önlerini açabildiğimiz ve onları güçlendirdiğimiz müddetçe özel sektör çalışanlarının çalışma koşulları da ancak iyileşebilir. Oturup, “kalleş, düşman, kan emici” diye bu gruplara bakarsak ve işadamlarını da bu memlekette yatırım yapmaktan uzaklaştırırsak, işadamlarının da zayıflamasını sağlarsak, kamuyu ödeyecek bir yer kalmayacak. O zaman ne olur? Gider Türkiye’den para istersiniz, Türkiye de verir ama ondan sonra bağırmaya hakkınız olmaz, “ne paranı isterim, ne memurunu isterim” diye, şimdi de o hakları yoktur. Hem bunu söyleyeceksin, hem de para isteyeceksin, bu doğru bir yaklaşım değil.
    Bu gruplar içerisinde vergi kaçıran, kayıt dışı çalışan var mı? Evet vardır. Biz de gelirlerimizi nasıl artırıyoruz, bunları tespit ettiğimiz için, daha yaygın vergi toplamaya başladığımız için gelirlerimiz arttı. “Döviz arttı, onun için devletin gelirleri arttı” şeklinde de bir söylem var. Döviz artışı nedeniyle elde ettiğimiz gelirler de vardır ama bu, toplam gelirimiz içinde çok küçük bir paya sahiptir. Kaldı ki bu yıl kriz nedeniyle sabitledik, dondurduk, düşürdük, KDV’sini indirdik, dolayısıyla artmadı hatta azaldı da. 

“Kendi gelirlerimizle kendi ayaklarımız üstünde durduğumuzu gördükçe özgüven artacak”

  • Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?
  • Denktaş: Dayanmak zorundayız. Harcamalarımızı daha dikkatli şekle sokmak zorundayız. Evimizde, iş yerimizde gereksiz ışıkları kapatmak zorundayız, “zam yapılmasın” dedik ama bunu devlet olarak biz üstlendik. “Akaryakıtı pahalılaştırmayalım” dedik ama devlet olarak kendi gelirlerimizden feragat ettik. Bütün bunları düşünerek, her aile kendi evinde daha hesaplı bir davranış içine girmek zorundadır. Bazı gelir grupları vardır ki, bunun içinde özel sektör çalışanları önemli bir kesimdir, onların kısıntı yapacak yeri yoktur. Esas mesele biraz onları rahatlatmaktır ama sendikalar “böyle geldi, böyle gitsin” yaklaşımındadırlar ki kendilerine bu nedenle “statükocu” yakıştırması yaptım, ama bu olmaz. Ayakları yere basmaz, hele de içlerinde “kendi ayaklarımız üzerinde duralım, kendi evimizin efendisi olalım” diyenler var ya, hayat pahalılığından 6 puan kesildiğinde, onlardan “yetersiz kestin, 10 vermeye hazırız” demelidirler, kendilerinden onu beklerdim ama maalesef öyle bir yaklaşım yok. Zaman içinde, kendi gelirlerimizle kendi ayaklarımız üstünde durduğumuzu gördükçe özgüven artacak, özgüven arttıkça bazı eskiden kalma yanlış alışkanlıkların üzerine gitme konusunda bizim de cesaretimiz artacak ve sendikalar da bazı değişimleri yapmada çok daha rahat olacak. Şimdi eski alışkanlıkların devamıdır, şu anda bir geçiş dönemindeyiz.


yeniduzen-satin-aliniz-984.jpg

 

 

 

Bu haber toplam 15036 defa okunmuştur
Etiketler : ,