1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. '16 yıl hiçbir işlem yapılmadı'
16 yıl hiçbir işlem yapılmadı

'16 yıl hiçbir işlem yapılmadı'

Dipkarpaz’da, Karpaz Emirnamesi, Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı ve Özel Çevre Koruma Alanı kapsamında bulunan Altınkum sahillerinde ‘izinsiz konaklama tesisi’ yapıldığı gerekçesiyle 9 işletmeci hakkında açılan davalardan birinin sonuna gelindi. Aralık 2013

A+A-

Didem MENTEŞ

Dipkarpaz’da, Karpaz Emirnamesi, Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı ve Özel Çevre Koruma Alanı kapsamında bulunan Altınkum sahillerinde Orman Dairesi’nden tarımsal faaliyetler için veya büfe ve duş/tuvalet amaçlı kiralamış oldukları arazilerin yıllar itibariyle dışına çıkarak, izinsiz konaklama tesisleri inşa ettikleri gerekçesiyle 9 işletmeci hakkında açılan davalardan birinin sonuna gelindi. Aralık 2013 yılında Tekos Golden Holiday’in işletmecisi Gültekin Erdoğan aleyhine açılan dava dün İskele Kaza Mahkemesi’nde son oturumunu yaptı. Yargıç Cankay İnan dava karara bağlanmak üzere davayı 2 Temmuz 2015 tarihine erteledi.  Davacı taraf olan Çevre Dairesi ve Eski Eserler Dairesi’ni temsil eden Başsavcılık adına Savcı Serhan Bundak ve sanık konumundaki davalı taraf Gültekin Erdoğan’ın Avukatı Ömer Şerifoğlu dünkü celsede meseleyle ilgili son hitaplarını yaptı.

Avukat Ömer Şerifoğlu, sanığın 1997 yılından beri Orman Dairesi tarafından izin alarak sözleşme gereği kiracı statüsünde bulunduğunu ancak 31 Ocak 2005 tarihinden beri Orman Dairesi’nin sanıkla sözleşmeyi yenilemediğini ama 10 yıl boyunca hiçbir şekilde müdahale yapmadığını vurguladı.
Avukat: “1997 yılından 2013 yılına kadar ne Eski Eserler Dairesi’nin ne Anıtlar Yüksek Kurulu’nun ne de Çevre Dairesi’nin ‘aralarında mektuplaşma’ dışında 16 yıl boyunca hiçbir işlem yapmadığı ortadadır” dedi.
Savcı Serhan Bundak, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 6 Kasım 1995’de bölgeyi Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı’nı olarak ilan ettiğini, 2004 yılında Karpaz Emirnamesi kapsamında olduğunu, 2007 yılında ise Özel Çevre Koruma Alanı ilan edildiğini belirterek, sanığın çevreye yaptığı tüm müdahalelerin bu kararlara rağmen bilerek yetkili hiçbir makamdan izin almadığını vurguladı.

Avukat: “2013 yılına kadar bir müdahale yok”

Avukat Ömer Şerifoğlu, sanığın 1990’lı yıllardan beridir Orman Dairesi tarafından izin alarak yapılan sözleşme gereği kiracı statüsünde olduğunu belirterek, 31 Ocak 2005 tarihinden beri Orman Dairesi’nin sanıkla sözleşme yenilemediğini, 10 yıl boyunca hiçbir şekilde müdahale yapılmadığını vurguladı. Avukat, bahse konu sözleşmede ne gibi yapıların olacağı ve kaldırılması gereken yapılarla ilgili şartların dairenin açık izni olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ömer Şerifoğlu, 1990’lı yıllardan 2005’e kadar yeni tesisler yapılmışsa dahi hiçbir şekilde tahliye yapılmadığını ve 2013 yılına kadar gelindiğini belirterek, 20 adet ahşap bunglow inşa edildiği için konunun mahkemeye taşındığını söyledi. Devletin bu arazi üzerinde 90’lı yıllardan beri yapılar olduğunu bildiğini ancak 2013 yılında işlem yapmaya kalkıştığını vurgulayan Şerifoğlu, şunları aktardı: “Orman Dairesi ile yapılan sözleşmede ne tür yapıların olması gerektiği belirtilmesine rağmen, Mart 2013’de ÇevreDairesi Müdürü ve Eski Eserler Dairesi Mağusa Bölge Amiri bölgeyi ziyaret etti. Sanığın 1 Mart’ta 20 bunglow yapmaya çalıştığını, 28 Mart’ta ise bunların yapıldığını tespit ettiklerini şahadetlerinde söylediler. Bunun böyle olmadığı ifadelerinde ortaya çıkmıştır. Mart 2013’de sanığın yaptığı ancak hizmete koymadığı 5 bunglowu bulunmaktadır. Mahkemenin bir yıkım ve kaldırma kararı vermesi ne derece adil bir karar olacaktır?”
İkinci dava olan Sahilleri Koruma Yasasına göre inşaat ve benzeri izinsiz yapılar yapmaya aykırı davranmadığını, yapıların denize 200- 300 metre uzağına yapıldığını dolayısıyla sanığın beraatını talep etti.

“İşlem yapılması yeni akıllara geldi”
3’üncü dava olan Çevre Yasası’na aykırı Özel Çevre Koruma Bölgesi’ni içeren ekolojik etken değerlendirmesi olumlu görüş almaksızın inşaat yapmaya değinen Avukat, sanığın Mart 2013’de 20 değil 5 bunglow inşa etmiş olduğu tartışılması gerektiğini söyledi. Avukat, Çevre Dairesi Müdür Hasibe Kusetoğulları’nın yapılmakta olan 5 tane bina için şikayette bulunduğu, ondan önceki yapıların binalarla ilgili dairelerin yükümlülüklerinde olduğunu söylediğini hatırlatarak, bu tanığın Çevre Yasası’nın yürürlüğe girmeden önce sanığın, ekolojik etken değerlendirmesi olumlu görüş almaksızın inşaat yapmaya yükümlü olmadığını şahadet ve iddialarını teyit ettiğini belirtti. Eski Eserler Dairesi Mağusa Bölge Amiri Elif Karaca’nın ise Eski Eserler Yasası’na göre izinlerde Anıtlar Yüksek Kurulu’nun yetkili organ olduğunu söylediğini aktaran Şerifoğlu, ancak sözleşmede tek yetkili organ olmadığının görüldüğünü ve bu kurulun izin verme görevinin yasada yer almadığını ileri sürdü.
Şerifoğlu, Orman Dairesi ile sanık arasındaki sözleşmenin 30 Ocak 2005’de sona erse bile sanığın statüsünün devam ettiğini, 10 yıllık süre boyunca dairenin hiçbir şekilde tesisi tahliye ve tahsis ihbarından bulunmadığını aktararak, üstüne dairenin tüm tesisi sözleşemeye aktararak gelir elde ettiğini ileri sürdü. Eski Eserler Dairesi, sanığın restoranın çevresine izinsiz telleme ve giriş kapısı koyduğunu ve 2003 yılında şikayetçi olduğunu hatırlatan Avukat, Anıt Yüksek Kurulu’nun 30 Mart 2010’da bir karar alarak, bölgedeki yapıların yıkılması için yasal işlem başlatılmasını hatırlattı ancak Mart 2013’e kadar hiçbir işlem yapılmadığını ve alınan kararın yeni akıllara geldiğini savundu. Avukat Ömer Şerifoğlu, 1997 yılından 2013 yılına kadar geçen 16 yıllık sürede ne Eski Eserler Dairesi’nin ne Anıtlar Yüksek Kurulu’nun ne de Çevre Dairesi’nin ‘aralarında mektuplaşma’ dışında hiçbir şey yapmadığını savundu.

“Protokol var”
8 Mayıs 2013’de sanık ve diğer işletme sahiplerinin yerlerinin mühürlendiğini hatırlatan Avukat, 26 Mayıs 2013’de İçişleri Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Turizm Çevre Bakanlığı arasında bir protokol imzalandığını söyledi. Bu protokole göre Karpaz Emirnamesi, Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı ve Özel Çevre Koruma Alanı kapsamında bulunan Altınkum sahillerinde Orman Dairesi’nden tarımsal faaliyetler için veya büfe ve duş/tuvalet amaçlı kiralamış oldukları arazilerin yıllar itibariyle dışına çıkarak, izinsiz konaklama tesisleri inşa edilen işletmelerin ‘izinli alanlara kaydırma’ amacıyla imzalandığını söyledi. Protokolde bu işletmelerin nasıl olacağının belirtildiğini ve tüm maliyetin Turizm Bakanlığı tarafında karşılanacağının belirtildiğini söyleyen Avukat, bu protokolün yasal bir noktaya taşındığını ancak hükümetin değişmesiyle protokoldeki taahhütlerin yerine getirilemediğini söyledi.  Avukat, bununla ilgili dönemim bakanları Nazım Çavuşoğlu, Ünal Üstel ve Ali Çetin Amcaoğlu’nun mahkemede tanıklık ettiğini söyledi. (Tanıklar; 26 Mayıs 2013’de bu protokolü imzaladıklarını, amaçlarının Karpaz bölgesindeki turizm alanını genişletip, bu işletmeleri genişletilecek alanlara kaydırarak orayı tahsis etme ve kira bedeli karşılığında vermek olduğu belirtildi.  Bu protokolü imzaladıktan sonra hükümetin düştüğü ve bu çalışmaların yarım kaldığını ve bu protokolün devletin bir taahhüdü olup şuan ki hükümetin de yapmamasının bir eksiklik olduğu aktarılmıştı.)
31 Ocak 2005’de kira sözleşmesinden sonra 2013’e kadar hiçbir işlem yapılmadığını yineleyen Avukat, 26 Mayıs 2013’de imzalanan protokole göre yasal olduğunun bu nedenle sanığın beratını istedi.


Savcı: “Sanık bilerek hiçbir makama başvurmadı, izin almadı”

Savcı Serhan Bundak ise mahkemeye 10 tanık dinlettiğini belirterek, bu tanıkların verdiği şahadetlerle ilgili bilgi verdi. Savcı, bahse konu yapıların olduğu bölgenin 3 Kasım 1995’de Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı ilan edildiğini, 2004 yılında ise Karpaz Emirnamesi kapsamına girdiğini ve 2007 yılında ise Özel Çevre Koruma Alanı olarak ilan edildiğini hatırlattı. Sanığın yetkili makamlardan izinsiz 20 bunglow, tuvalet, duş ve kuyular açarak alana müdahalede bulunduğunu belirten Savcı, sanığın bu yapıları 1997 yılında başladığını ve Orman Dairesi’nin sanığa ilk olarak yeri kiraladığını aktardı. Sanığın bunları kabul ederek yapıları yaptığını ve bölgenin özel sit alanı ve milli park olduğunu bildiğini söylediğini hatırlatan Savcı, sanığın niyetinin a ortada olduğunu ve bu suçları işlerken hiçbir makamdan izin almadığını belirtti. Tanıkların bölgeye yapılan tahribatla ilgili bilgiler verdiğini, sanığın kumları sıyırmak üzere düzleştirdiğini ortada olduğunu belirten Savcı Bundak, sanığın orada bir kıyımı olmadığını söylediğini ancak tüm tanıkların bahse konu yerin bakir bir kuma sahip olduğunu ve bu sıyrılan kumların yüzyıllar içinde yerini alabildiğini söylediklerini dile getirdi. Sanığın yapmış olduğu kuyuların kumun altında olduğu ve bu kuyulardaki suların denize aktığı görüşünün mevcut olduğunu belirten Savcı, sanığın bu suların bir yere aktığını kabul ettiğini söyledi. Bu tesisin tuvalet ve mutfağının kullanılmaya devam ettiği ve çevreyi günbegün kirletmeye devam ettiğini söyleyen Serhan Bundak, “sanık bu yerlerden kazancının iyi olduğunu söyledi ve bu tesisin ne kadar çok çalıştığını ve çevreye verdiği kirliliği ortaya koymuştur” dedi.

“8 yıla kadar hapislik içerir”
Savcı Bundak, Çevre Yasası’na atıfta bulunarak Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı’na müdahale bulunmanın 8 yıla kadar hapislik, 250 bin TL’ye kadar da para cezası içerdiğini vurguladı. Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 6 Kasım 1995’de bölgeyi Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı’nı olarak ilan edip, yürürlüğe girdiğini aktaran Savcı, sanığın çevreye yaptığı tüm müdahalelerin bu kararın sonrasında olduğunu ve sanığın sit alanı olduğunu bilerek yetkili hiçbir makamdan izin almadığını ifade etti. Savcı, 3’üncü davada yer alan Özel Çevre Koruma Alanı’na inşaat yapıldığını bu ek inşaatların 2012 yılından sonra 2013 yılına kadar devam ettiğini ve bu yapılarla ilgili sanığın hiçbir başvurusu olmadığını dile getirdi. Özel Çevre Koruma Alanı’nın 2007 yılında resmiyet kazandığını ve bu ek yapıların bu tarihten sonra yapılarak bunu adli ihbar olarak değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Bundak, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun da hatalı hareket etmediği kanaatinde olduğunu ve sanığın hiçbir izin almayarak suç işlediğini savundu.

“Sanık bile bile ek yapılar yaptı”
Yapıların meydana geldiği günden beri Anıtlar Yüksek Kurulu’nun bu yapıların yıkılması için kararlar aldığını ve İskele Kaymakamlığı dahil ilgili kurumlara bunu gönderdiğini söyleyen Savcı, bu yazıları göz yumma olarak değerlendirilmiştir. Bu yapılar yapıldığı günden beri şikayet konusu olmuştur ve yasal yargıya taşınmaması sağlanmıştır. Ancak sanığın bile bile ek yapılar yaparak yıllar içinde tesisi genişletmeye devam etmiştir” dedi. Savcı Bundak, Orman Dairesi’nin izin verme yetkisi olmadığını, imzalanan kira sözleşmesi sit alanı hükümlerine uymak zorunluluğu getirildiğini aktardı. Savcı Bundak, tanık olarak dinlenen eski bakanların kesin olgular ortaya koymadığını ‘yapacak edecek’ diyerek mevcut olmayan olgular üzerinde şahadet verdiklerini söyleyerek, 2011’de son değişikliğe uğrayan Karpaz Emirnamesi’ne göre hiçbir müdahalede bulunamayacağını vurguladı. 2013’de yapılan protokol şartları yerine getirilmemesinin yapılan yasalsızlığı ortadan kaldırmadığını aktararak, sanığın 1 ve 3’üncü davadan mahkumiyetini talep etti.

Bu haber toplam 3534 defa okunmuştur